INFLUENCER BLOG İLETİŞİM

Zihinlerin Liderliği: Çetin Yılmaz, Beyhan Budak ve Kerem Dündar ile Psikolojik Yolculuk

Psikoloji ve liderlik alanında uzman kişilerin bakış açılarıyla, zihninizi güçlendirecek stratejileri öğrenin. Kişisel gelişim, motivasyon ve psikolojik dayanıklılık konularında bireysel gelişim ve zihinsel dayanıklılık üzerine etkili yaklaşımları bu içerikte öğrenin.

Psikoloji
  • Yayınlanma Tarihi: 22 Nisan 2025
  • Yazan: Speaker Agency
Zihinlerin Liderliği 690X460

Zihnin sınırlarını zorlamak, psikolojik dayanıklılığı artırmak ve liderlik becerilerini geliştirmek için doğru yerdesiniz! İşte, Çetin Yılmaz, Beyhan Budak ve Kerem Dündar’ın bir araya geldiği Inspire & Impact etkinliğinde ele alınan en önemli konuları sizler için bu yazımızda bir araya getirdik. 

Kendi alanlarında uzmanlaşmış bu üç isim Speaker Agency’nin bu özel etkinliğinde zihinsel liderlik, motivasyon, karar alma süreçleri ve psikolojik sağlamlık üzerine ilham verici konuşmalar yaptı. 

Peki konuşmacılarımız bu etkinliklerde katılımcılara nasıl yol gösterdiler? Speaker Agency olarak, uzmanlarımızın paylaştıkları en çarpıcı fikirleri ve psikolojiyle harmanlanan güçlü içgörüleri keşfetmeye hazır olun! 

Çetin Yılmaz

Çetin Yılmaz, Beyhan Budak ve Kerem Dündar ile Zihin Dünyasına Yolculuk Yapın

Speaker Agency’nin ev sahipliğini yaptığı bu özel etkinlikte, liderlik, psikoloji ve zihinsel dayanıklılık üzerine unutulmaz bir yolculuğa çıkmaya hazır olun! Bu etkinlikte uzman konuşmacılarımız, deneyimlerini anlatarak zihnin gücünü keşfetmek, karar alma süreçlerini geliştirmek ve psikolojik sağlamlığı artırmak üzerine size ışık tutmaya geldiler.

Öyleyse başarıya giden yolda konuşmacılarımız sizler için neler söylüyor? Hep birlikte bu eşsiz bilgileri öğrenmeye başlayalım!

Çetin Yılmaz: Kriz Yönetimi ve Zor Koşullarda Koçluk & Liderlik

Bu etkinlikte Çetin Yılmaz “Kriz Yönetimi ve Zor Koşullarda Koçluk & Liderlik” isimli konuşmasına yer verdi. Konuşmacımız Türkiye’nin önde gelen basketbol takımlarında koçluk yapmıştır. Bu etkinlikte de kendi deneyimlerinden ve geliştirdiği yeni fikirlerden yola çıkarak katılımcılara eşsiz bilgiler sundu.

Çetin Yılmaz, konuşmasında öncelikle takım ve aile kavramlarının farkının üzerinde durdu. Takımın içerisinde yer alacak bireylerin sahip olması gereken özelliklerine vurgu yaptı. Bu ifadeleri konuşmasının başlarında şu şekilde tasvir ederek dile getirmiştir:

“Elle tutulan gözle görülen veri ve değerlere göre takımınızı oluşturmayın. Çünkü bu elle tutulan ve gözle görülen veri ve değerler takımı oluşturmak için bir etken ama belirleyici faktör değildir. Bir takımı takım yapmak istiyorsanız, takım oyuncusu olmaya uygun karakter yapısında bireyleri bulmanız lazım. Takım oyuncusu uygun olmayan bireylerin skorları ne olursa olsun uzun süreli takım olamıyorsunuz yani sürdürülebilirliği olmuyor.”

Ayrıca bir koç olarak tavsiye ettiği bazı değerleri de konuşmasında dile getirmiştir:

“Takım olmak istiyorsanız, elle tutulan gözle görülen değerlere göre ekibinizi seçmemelisiniz. Elle tutulmayan gözle görülmeyen değerlere göre ekibi oluşturun. Peki bu değerler nelerdir? Adalet duygusu, etik değerler, paylaşmayı bilmek, özeleştiri, eleştiriye açık olmak.

Kriz Yönetimi

Çetin Yılmaz’ın görüşüne göre, takım olmak demek; vücutların bir araya gelmesiyle oluşmuyor. Fikirleri, idealleri, hedefleri, etik değerleri, insana saygıyı, birlikte çalışmayı, bu tür etik düşünceleri ve iş ahlakını bir araya getirerek oluyor. Bunun için de o elle tutulmayan gözle görülmeyen insani değerlerin varlığını aramalıyız. Böyle bir takımınız olursa zor koşullarla çok sık karşılaşmayacağınızı dile getirmiştir.

Konuşmasının sonlarına hayat ile ilgili birkaç tavsiyede bulunmuştur. Hayatta her şeyin bir sinüs eğrisi gibi inişi ve çıkışı vardır ve bu onları aktarıyorsunuz. Doğada her şey sonludur. Bu inişin mutlaka bir çıkışı olduğunun farkında olan bir insan, hiçbir zaman mücadeleyi bırakmaz. 

Çetin Yılmaz hayatındaki deneyimlerini katılımcılara samimi bir dille aktararak zorluklarla karşılaşmaları durumunda nasıl karşılık vereceklerine dair tavsiyelerde bulunmuştur.

“Zor koşullarda krizi yönetmek için sadece takım olmak yeterli değildir kararlı ve vazgeçmeyen insanlarla da olmanız lazım.”

Beyhan Budak: Hayat Acemileri İçin Yaşam Rehberi

Psikoloji alanında pek çok çalışmaları ve kitapları bulunan Beyhan Budak Inspire & Impact etkinliğinde yer almıştır. Beyhan Budak bilgi birikimini yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak katılımcılarla buluşturmuştur.

Konuşmasının başlarında yeni kitabındaki birkaç cümleye atıfta bulunarak başlamıştır. “Hayat Acemileri İçin Yaşam Rehberi” isimli kitabında “terzi kendi söküğünü dikemiyor” cümlesinden yola çıkarak bir soruya yanıt arıyor. İnsan kendi kendini terapiye alsaydı nasıl yaklaşırdı? Bu bakış açısıyla ele aldığı kitabını bir yolculuk şeklinde anlatmaya gayret etmiştir. 

Beyhan Budak 2

“Samimiyet en çok ihtiyacımız olan şey, bu kadar böyle yabancılaştığımız ve kimseye güvenmediğimiz dünyada, insanın güvenebileceği birisine ihtiyacı var.

Bazen bize rahatlatıcı şeyler söyleyebilen insanlar olabilir ama acaba bilgi bizi rahatlatıyor mu? Yoksa dönüp baktığımızda bambaşka şeyler mi kalıyor aklımızda?”

Beyhan Budak, hayat acemisi olma durumuna eğilerek bu kavramın oldukça önemli olduğunu ifade etmektedir. Çünkü dışarıdan bakınca şöyle bir durum söz konusu oluyor: Mükemmel ve her şeyi çözmüş her zaman mutlu ve iyi, her istediğini başarabilen bir insan tipi olma arzusu. Ancak işin perde arkasına baktığımızda ise, böyle bir insan olmak mümkün değil.

Daha sonra ”neden unutuyoruz” sorusuna yanıt veriyor. Bireysel acıların dışında son 10 yılda sadece toplumsal acıları ilk yaşadığımız seviyede hatırlıyor olsaydık şu an ne durumda olurduk? Unutmak da aslında bir savunma mekanizmasıdır.

“Özellikle beyaz yaka dünyasında da başta olmak üzere toplumun her adımına her bölümüne yavaş yavaş yayılan pandemik bir durum var: bıkkınlık, hevessizlik ve heyecansızlık.”

Konuşmasında değindiği iki konu var: İlki kırık kurabiye örneği ve diğeri ise travmalar. 

Kırık kurabiye sendromunu şu örnekle tanımlayabiliriz: Bazen içe dönük, duygusal ve hassas yapılı çocuklar okulda zorbalığa maruz kalır. Bu çocuk, arkadaşları tarafından dışlanır ve kendisini ifade edemez. Hiç sorun yokmuş gibi davranmaya başlar. Akşam eve geldiği zaman annesi bir kurabiye yapmışsa o kurabiyeyi aldığı zaman kırılır. Birden sinir krizi geçirmeye başlar. Buna kırık kurabiye sendromu denir. Birikmiş bir konu bambaşka bir yerden karşımıza çıkar. 

Günümüzde birçok insan belirgin anksiyete bozukluğu belirtilerini, depresyon veya başka psikolojik rahatsızlık belirtilerini tanı alacak kadar yaşamıyor ama hayatın bambaşka alanında dışa vuruyor. Bu kadar çok şey yaşıyoruz, unutuyoruz ama unuttuğumuz şeyler bizi etkilemiyor zannediyoruz. İçeride biriktirdiğimiz her şey sonrasında bir de bakmışız ki hayatta hevessizlik, heyecansızlık, bıkkınlık, öfke problemleri sabırsızlık gibi birçok şeye sebep olabiliyor. O yüzden kurabiyenin kırıldığını yani daha öncesinde neler olduğunu insanların fark etmesi gerekiyor. Bazen birinin bunu dışarıdan söylemesi gerekiyor.

Ardından travmalar konusuna değiniyor. Travmalar sanki son zamanlarda kendi ülkemizde bir kaçış mevzusuna dönüştü diye düşünüyor. Travmalarımızın mazeretimiz olmaya başladığını söylüyor. Devamlı travmaları konuşuyoruz ancak travma dediğimiz şeyi bir noktada keşfederiz ve sonrasında ne yapacağımıza bakarız. 

Beyhan Budak

“Travmalar mazeret olunca ne oluyor? İnsanlar hayatındaki kişilere öfke duyuyor ve bu şikayet etme hali ve devamlı geçmişteki şeyleri konuşma hali, sanki dertleri çözüyormuş gibi hissettiriyor. Bir noktada bu yöntem işe yarıyor ama sonrasında değişen bir şey olmuyor.”

Travmalar bize sadece durum tespiti noktasını verir. Hayatımızı değiştirmek istiyorsak çoğu zaman yüzleşmekten kaçtığımız bir durum var. O da durumun sahiplenmekten geçtiğine vurgu yapıyor. 

Beyhan Budak “Kusurlarımız gerçektir. Her şeyi başaramıyoruz, her şey olmuyor, her zaman mutlu olmak mümkün değil. Birazcık daha o mükemmel olma amacından ziyade minik adımlarla ilerlemeliyiz. Diğer insanların acılarını gördüğümüz zaman bir rahatlama hissi yaşarız. Herkes bizim gibiymiş, herkes benzer problemler yaşıyormuş diyebiliriz. O zaman kendi hayatına olan inancın, şefkatin ve samimiyetin de artıyor.” diyerek konuşmasını tamamlıyor.

Uzm. Dr. Kerem Dündar: İŞ’te Beyin

Speaker Agency’nin Inspire & Impact etkinliğinde yer alan Kerem Dündar, bu etkinlikte “İŞ’te Beyin” isimli konuşmasına yer verdi. Konuşmasında da kitabının dış motivasyon ürünü olduğunu dile getirmiş, beyni odak noktası olarak tutmuştur.

Konuşmasının ilk dakikalarında bu kitabı neden yazdığını açıklamıştır. Geçtiğimiz 10 yıllık şirket etkinliklerinde beyin ile ilgili bilgi birikimlerini ve değerli deneyimlerini anlatmıştır.

Kerem Dündar

Konuşmasının devamında bilginin beynimizde tuttuğu yeri ve hayatımızla olan ilişkisini şu sözlerle açıklamıştır:

“Bilgi ile aramızdaki mesafeyi kontrol etmek gerekir. Nörobilim karmaşık bir bilim alanıdır. Bu noktada da, beyin ile ilgili bir şeyler öğrenmek çok önemlidir. Birincisi, bu bilgilere gerçekten ihtiyacımız var. İkinci olarak da, o bilgilerin mevcut hayattaki felsefenize adapte olması çok önemlidir.”

Ardından konuşmasına önemli bir cümle daha ekliyor.

“Herkes kendi beyninin heykeltıraşıdır.”

Kerem Dündar, herkesin beynini şekillendirme sürecinde kendisinin sorumlu olduğunu dile getirmiştir. Çünkü bir insanın performansı beyin mekanizması ile alakalıdır. Bu bilgileri öğrenmenin günümüz şartlarında artık zorunlu olduğunu ifade etmektedir.

1900’lerin başında iş dünyasında, pazarlama ağırlıklı psikoloji bilgileri kullanılıyordu. Şimdi ise nörobilim içerikleri daha ön plandadır. Ardından katılımcılara soru sorarak konuşmasını sürdürmüştür. 

“Peki bir bireyin lider olup olmayacağını anlayabilir miyiz ve nasıl bir çalışan olacağı dnasında var mı?” Sorusunu katılımcılara yöneltiyor. 

Buradan sonra beyin mekanizmasında bazı önemli unsurlara değinmiştir:

“Gen zekayı belirler. Unutmamalıyız ki, beyin ön yargı üretme makinesidir. Biz beynimizin nasıl çalıştığını bilmezsek kendimizi komik zannederiz. Karşıdan baktığın an görülen şeyler genetik değildir. Karşıdan baktığın an, bir insanın iyi bir insan olup olmadığı hakkında bir fikre varabilir miyiz? Bunu anlamak için önce iletişim kurmak gerekir. Daha iyi bir iletişim için de beyne ihtiyaç vardır. Nasıl bir dünyada yaşayacağız? Beynimizi nasıl şekillendireceğiz? Bu soruları cevaplandırabilmek için beyni bilmek bu noktada çok kritiktir.”

Uzm. Dr. Kerem Dündar’ın görüşüne göre beyin hiçbir zaman dışarıdan bir şey alıp iyileştirebileceğimiz bir organ değildir. Beyin sağlığı bozulduğunda yönetilmesi çok zor hale gelir ve bu yüzden nasıl korumamız gerektiğini öğrenmeliyiz. 

Beynin içerisinde pek çok değer ve yargılar bulunur. Bunların bazıları bilişsel esneklik, yaratıcılık, duygusal zeka, mizah, bilim, zeka, özveri, mutluluk, öğrenme başarı, sorumluluk ve daha pek çok bileşendir. Bunlar hayatın her anında karşılaşılabilecek unsurlardır ve her zaman önemsenmelidir. Beyin dendiği zaman liderin beyni, çalışanın beyni veya müşterinin beyni akla gelir ve bu değerlerle ilgilenmek zorunda olacağız. İşte beyin, bu konuları iyileştirmek için harekete geçmelidir.

“Yapılan bir araştırmaya göre, dijital dönüşümden dolayı iflas eden şirketlerin oranının %88 olduğu sonucuna varılmıştır. Bunun sebebi ise teknolojiye yatırım yaptıkları içindir. Geri kalan %12 nasıl dijital dönüşüme ayak uydurmuştur? Bu geri kalan şirketler insana yatırım yapmıştır. Bu nedenle şu sonuca varabiliriz: Bugünden sonrasında şirketlerde aslolan şey insan beynidir.”

Konuşmasının devamında beynin nasıl geliştiğine dair süreçlere değinmiştir. Bahsettiği bir araştırmaya göre, 2016 yılında şirketlerin işe alımlarda önemsediği en önemli faktör bitirdiği üniversiteydi. 2023’te ise artık deneyim önemli hale gelmiştir. Bu durum da şunu göstermektedir ki beyindeki verilerin nasıl kullanılacağı günümüzün koşullarında daha fazla yer tutuyor.

Kerem Dündar konuşmasının devamında beyin çürümesinin nasıl gerçekleştiğini anlatarak önemli vurgular yapıyor. 

“Beyin için zaman yönetimi çok önemlidir. Önceliklendirme yapamayan beyinde beyin çürümesi gerçekleşir. Deneyimin olmadığı yerde beyin öğrenemez. Biz kaygılı canlılarız ve o yüzden her an hata yapma riskimiz var.”

Mutluluk ile güven arasındaki ilişkiyi ise bir örnekle ifade etmiştir. Çin’de insanlara güveniyor musunuz diye sorulmuş ve %56 sı evet cevabını vermiş. Türkiye’de aynı soruyu sorduklarında ise bu oran %14 olarak ortaya çıkmıştır. 

İnsanlara güvendikçe mutluluk artıyor. Güvenimiz azaldıkça ise mutluluğumuz azalmaktadır. Güvenmeme sebebimizi ise karşı tarafın eksikliğinden değil, bizim içimizdeki eksiklikten kaynaklandığını açıklamıştır.

Sabrettiğimiz her durumda sonuçları değiştirebiliriz. Süreçlere sabredersek bütün Konuşmasının sonlarına doğru katılımcılara iş dünyasında beynin gelişim sürecini anlatıyor. Bu süreci de şu sözlerle ifade etmiştir:

“İş dünyasında beynimizi geliştirmek için neler yapmalıyız? Öncelikle öğrenmeliyiz. Öğrenmeye emek vermeliyiz. Nasıl öğreneceğimizi öğrenmeliyiz. Öğrendikten sonra bu bilgileri tekrar etmeliyiz. Daha sonraki aşama ise, öğrendiklerimizi uygulamaya geçirerek deneyimlemektir. Bu deneyimleme sürecinden sonra, takım olmaya enerji harcamamız lazım. Güven olmadan takım olmaz. Bu aşamada da lider çok önemlidir. Ancak atladığımız bir şey var, bu kısımda lidere ve takıma enerji harcayıp ilk aşamalara enerjimizi harcamayı unutuyoruz. O yüzden sadece öğrenerek başarılı olamayız.” 

“Bir insan ne kadar sürede gelişir” konusunda ise tam olarak bunun bir karşılığı olmadığı görüşündedir. Bu süreçte de en önemli şey sabretmektir. Sabır için ise, süreç içerisinde beynimizin tekrar denemeye sabretmesi gerekir. Birincisi, birinin öğrenmesine sabır göstermek, ikincisi ise, şirket içerisinde birbirimizin öğrenmesine sabretmemiz lazım. 

Kerem Dündar sabır ile ilgili görüşlerini söyleyerek konuşmalarını şu sözlerle noktalamıştır:

“Sizin elde ettiğiniz başarının yerini dolduracak başka tatmin yok. Bu yüzden yolculuklarınızı başarıya erişecek şekilde dizayn etmeniz gerekir. Süreçlere sonuçlar değişir.”

Duygusal Zeka Ve Motivasyon Kerem
Send Plane iletişime geçin
İletişime geçin
Formunuz başarıyla gönderilmiştir.