Bilgi, deneyim, uzmanlık, sosyal medya kanallarındaki fikir liderlikleriyle etki yaratan ve sadece Speaker Agency tarafından temsil edilen konuşmacı portföyüdür.
Sosyal medyada etki alanı yüksek ve kendi alanında fikir lideri konuşmacılar ile markaları dijital proje iş birlikleri ve marka elçilikleri kapsamında bir araya getirerek markaların iş sonuçlarına katkı sağlayan projeler geliştiriyoruz.
Evrim Kuran’la Imposter Sendromuna Dair Derin Bir Yolculuk
Inspire & Impact etkinliğimizde, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Yapay Zeka ve Motivasyon gibi ilham verici konular üzerine unutulmaz konuşmalar yapıldı. Katılamayanlar için etkinliğimizin öne çıkan notları ve detayları burada!
İlham verici konuşmacılarımızla gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde, bireylerin ve kurumların anlamlı ve değer yaratan sonuçlara ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.
Bu doğrultuda, 3 Ekim 2024 tarihinde düzenlediğimiz Inspire & Impact etkinliğimizde, ilham ve etkiyi bir araya getirerek katılımcılarımıza unutulmaz bir deneyim yaşattık.
Boğaziçi Üniversitesi Social Media Lab ile iş birliği içinde, Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da gerçekleşen bu buluşmada “yapay zeka”, “motivasyon”, “toplumsal cinsiyet eşitliği ve imposter sendromu” gibi güncel ve önemli konulara değindik.
Evrim Kuran ile Imposter Sendromu
Inspire & Impact etkinliğimizin ilgi çeken söyleşilerinden birinin başrolü Evrim Kuran oldu. Evrim Kuran, son kitabı Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim üzerinden katılımcıları imposter olgusuyla yüzleştirdi. Bu keyifli söyleşinin moderasyonunu Speaker Agency’nin Kurucu Ortağı Esin Kasa üstlendi.
Evrim Kuran’ın son kitabı “Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim”, şöyle bir atıfla başlıyor:
İçimdeki yetişkini kandıran içimdeki çocuğa…
Evrim Kuran’a göre, son yıllarda konuşulan konuların hemen hepsinde, liderlik, strateji gibi önemli konular da buna dahil, hepsinde çocukluğumuzun parmak izleri var.
Evrim Kuran, bu kitapta bu konuya yakından bakmak istemiş ve bunu bir araştırma ile desteklemiş.
Evrim Kuran, kitabında 52 hertz balinasından bahsediyor. Peki nedir bu 52 hertz balinası?
52 Hertz balinası, "dünyanın en yalnız balinası" olarak bilinen bir balina türüdür. Bu ismi, iletişim kurduğu frekansın benzersiz olması nedeniyle almıştır. Normalde mavi balinalar 10-39 hertz, fin balinalar ise 20 hertz civarında sesler çıkarır. Ancak 52 Hertz balinası, adından da anlaşılacağı gibi, 52 hertz frekansında bir sesle iletişim kurmaktadır. Bu frekans diğer balinalarınkinden oldukça farklı olduğu için, başka balinaların bu sesi duyup yanıt veremediği ve bu nedenle balinanın "yalnız" olduğu düşünülmektedir.
Balina’nın kimse onu duymadığı için daha fazla ses çıkardığına dikkat çeken Evrim Kuran, bunun bir üretim biçimi olduğunu vurguladı. Evrim Kuran yaşadığımız bu hayatta bütün hayal kırıklığımızı, acımızı, öfkemizi, düşmüşlüğümüzü yeniden ayağa kalkmak için üretime çevirmemizin çok kıymetli olduğunu söylüyor.
Herkesin her şeyi yapamadığını ancak yapabildiği şeyleri üretime çevirmesi gerektiğini belirten Evrim Kuran sözlerine şöyle devam etti:
“Edip Cansever’in karanfiline inanıyorum ben. Ben bugün buradan sana bir karanfil uzatıyorum ve sen o karanfili elden ele uzatıyorsun. Bütün derdimiz bu. Ve toplumsal iyileşme de böyle gerçekleşecek. Ben kendi adıma ayağa kalktım ve bir kitap yazdım. Arkadaş sizin dışarıdan gördüğünüz o parıltılı, parlak kadın olarak benim bu hatta canım okundu ve hâlâ daha imposter ile başa çıkmaya çalışıyorum. Sahneye çok havalı çıkan bu kadın aslında kendini yiyor içerde. Ve biliyorum, yalnız değilim. Ben bunu anlattım bunun sebeplerini ve nasıl iyileşebileceğini anlattım.”
Imposter Sendromu Nedir?
Ülkemizde imposter konusundaki araştırma sayısı oldukça az. Hatta birkaç akademik araştırmadaki ufak araştırmalar dışında, geniş kapsamlı bir araştırma ne yazık ki mevcut değil. Bu kapsamda bir imposter çalışmasının ilk kez Evrim Kuran’ın kitabı ile yapıldığını söyleyebiliriz.
Araştırmanın envanteri Evrim Kuran’ın ekibindeki sosyolog ve psikologlar ile birlikte hazırlandı. 2 yıllık bir çalışmanın ardından ise “Başarılı Bir Kadın Olduğum İçin Özür Dilerim” kitabı doğdu.
Peki nedir bu imposter sendromu?
Imposter sendromu, kişinin başarılarını veya yetkinliklerini yetersiz görmesi ve kendisini "sahtekar" gibi hissetmesi durumudur. Bu sendromu yaşayan kişiler, genellikle başarılarının kendi yeteneklerinden değil şans veya başka etkenlerden kaynaklandığını düşünürler. Kendilerini “yetersiz” görürler ve etraflarındaki insanlar tarafından gerçek bir "başarısız" olarak anlaşılacakları endişesini taşırlar.
Evrim Kuran kitabında neden imposter’ın tam Türkçesini kullanmadığını şu sözlerle açıkladı:
“İmposter’ın tam Türkçesi sahtekârlık. Imposter fenomeni ise sahtekârlık fenomeni olarak Türkçeleştirilebilir. Fenomen şunu söylüyor bize: Imposter fenomeninden muzdarip bireyler başarılı bir iş sonucuna eriştikleri zaman, başarılarını sorguluyorlar ve diyorlar ki ‘yakında foyan ortaya çıkacak. Çekirge misali sıçradın ama senin insanları kandırdığını, bu kadar iyi bir lider olmadığını bir gün birileri anlayacak, çünkü sen buraya şans eseri geldin.’ Bunun tam Türkçesi sahtekârlık ancak Türkçede sahtekârlığın tam karşılığı bu değil. Bu nedenle kitapta ‘imposter’ kelimesini geçirdim. Aksi takdirde yabancı bir sözcük kullanmak istemezdim.”
Başarı Mı, Şans Mı?
Imposter olgusunu yoğun yaşayan insanların hayatında ne farklı olsa, bugün bu tablo daha farklı olurdu? İşte Evrim Kuran’ın bu soruya yanıtı…
“Çeşitli tetikleyiciler var. Bunlardan birincisi çocuklukta koşullu sevilme. Çocukluğunuzda ebeveynlerinizden biri veya ikisi tarafından ya da bakım veren tarafından koşullu sevgiye maruz kaldıysanız imposter tuzağına düşme olasılığınız artıyor. Dünyada gelişmiş ekonomilerde yapılan araştırmalarda 70’e 30 gibi bir oran var. Yani imposter olgusundan rahatsız olanların yüzde 70’i kadın. Türkiye'de bu oran neredeyse aynı. Aslında bu ataerkil bir toplumun sorunu. Hangi toplumda olursanız olun, ebeveyn kız ve erkek çocuğuna yaklaşırken ne kadar eşit yaklaşıyor olsa da, kız çocuğunun kendini sevdirmesi için ekstra bir şey koyması gerekiyor ortaya. Okulda başarılı olması gerekiyor mesela veya hanım hanımcık oturması gerekiyor. Bence ilk eşitsizlik böyle başlıyor.”
Odadaki Fil ile Yüzleşmek
Etkinliğimizin ilerleyen dakikalarında, Moderatör Esin Kasa, odadaki fil metaforundan bahsetti. "Fil metaforu" bir durumun veya sorunun doğası gereği karmaşık, büyük ya da göz ardı edilemez olduğu halde, insanların onu ele alırken görmezden geldiği veya parçalara bölerek anlamaya çalıştığı durumu anlatmak için kullanılan bir metafordur. Bu metaforun en yaygın versiyonu, "odadaki fil" ifadesi ve "kör adamlar ve fil" hikayesidir.
Kasa, sorunları görmezden gelmenin odadaki fili ve içimizdeki öfkeyi büyüttüğünü, bu öfkenin bizi nefessiz bıraktığını ifade etti. Kasa, Evrim Kuran’a böyle bir durumda nasıl nefes alabileceğimizi sordu. Bunun üzerine Evrim Kuran, şunları söyledi:
“Bahaneler bizim uzuvlarımız gibi. Hepimizin odalarında filler hatta fil yavruları var. Fil yavruları büyüyor ve biz filin etrafından geçiyoruz. Halbuki bir dakika durup kendimizle yüzleşsek, o zaman odadaki fili de göreceğiz. Odadaki fil bir gün kendini mutlaka hatırlatır. Ayağa kalkar ve ortalığı tarumar eder, o yüzden odadaki fili küçükken büyütmemekte bence fayda var.”
Mansplaining: Erkeklerin “Açıklama” Eğilimi
Mansplaining yani erbilginçlik konusuna değinen Evrim Kuran, bu kavramı “erkeklerin sürekli bir şeyler açıklaması” şeklinde özetliyor. Özellikle toplumda eril iş olarak kabul gören mühendislik, hukuk, yazılım gibi işlerde çalışan kadınların daha fazla mansplaining’e uğradığını söyledi.
Peki kendisini bir feminist olarak nitelendiren Evrim Kuran, pozitif ayrımcılık konusunda neler düşünüyor? Gelin, birlikte kulak verelim:
“Pozitif ayrımcılığa karşıyım. Eşitsizliği yeniden üreten bir yerde patinaj yapıyoruz pozitif ayrımcılık diyerek. Ayrımcılığın pozitifi mi olur? Ben hakkaniyet yanlısıyım. Benim için mevzu eşitlik değil, benim için mevzu hakkaniyet. Ben pozitif ayrımcılığın erkeklerin de hakkını yediğini düşünüyorum. Dolayısıyla kadın erkek eşitliği bir insan hakları mevzusudur benim nezdimde. Aslında pozitif ayrımcılık kadının imposterını tetikleyen bir şey. Çünkü bu sefer kadın şunu söylemeye başlıyor: Ben acaba buraya yeteneklerim ile gelmedim mi?
Gaslighting: İş Hayatının Gizli Tuzağı
Evrim Kuran, kitabında cam tavanlardan bahsediyor. Cam tavanlar dışında cam duvarların da olduğundan ve hepsinin iş hayatında birer karşılığı olduğundan. Camdan bir fanusun içinde gibiyiz. Bu durum bir manipülasyon tekniği olan gaslightingi çağrıştırıyor.
Gaslighting bir film ile ortaya çıkmış. Filmde partner olan bir kadın ve erkek var. Ancak adam narsist kişilik bozukluğu bir bozukluğu olan bir tip. Ortamda bir tane gaz lambası var ve adam her gün minik minik gaz lambasının ışığını kısıyor. Kadın, ortamın ışığı mı azaldı diye düşünüyor. Aklına asla adamın ışığı kıstığı gelmiyor. Bir süre sonra, kadın kendinden şüphe etmeye ve kendini suçlamaya başlıyor.
Evrim Kuran, bu manipülasyon tekniğinin iş hayatında da yapıldığına dikkat çekti.
“İş hayatında da böyle insanlar var. Başarılarınıza rağmen sizi manipüle ederek ışığınızı kısarlar. Bir süre sonra, “daha çok çalışmalıyım”, “benden bir halt olmuyor” diyen birine dönüşebilirsiniz. Dikkat edin, manipülasyon altındasınız ve imposter’ınız kabarıyor.”
Evrim Kuran ayrıca kitapta el iyisinden bahsediyor ve şöyle diyor:
“Bir el iyisi ile yaşamak keçiboynuzu yemeye benzer. Bir damla bal için saatlerce kemirirsin, değmez.”
Evrim Kuran el iyilerinin sadece özel hayatta değil şirketlerde de olduğunu vurguluyor.